Duyurular

    Çalıştay Raporu

    Keçi eti esansiyel aminoasitler, keçi sütü ise fosfor, A, B1, B2 ve B6 vitaminleri yönünden zengindir. İçerdiği kazein ve laktoz miktarının düşük olması nedeniyle sindirimi kolay, diğer taraftan laktoz intoleransı bulunan bireyler tarafından tercihi olan bir üründür. Bölgemizin sosyoekonomik yapısı ve coğrafi koşulları göz önüne alındığında keçi yetiştiriciliği, koyun ve sığır yetiştiriciliği kadar önemli ve gereklidir. Endüstrileşmenin daha az olduğu bölgeler ver kırsal alanlarda küçükbaş hayvan yetiştiriciliği temel geçim kaynağını oluşturan başlıca unsurlar arasında yer almaktadır. Bölgemizin coğrafik özelliği dikkate alındığında keçi yetiştiriciliği, bölgemizin dağlık, kurak ve taşlık alanları için uygun bir seçim olmaktadır. Mera kalitesi düşük olunan yerlerden bile iyi yararlanma özelliğinden dolayı da keçi yetiştiriciliği bazı bölgelerde tercih edilmektedir. Ancak bölgede mera alanlarının giderek azalması; üretim maliyetlerinin yüksek olması ve yem maliyet giderlerinin fazla olması keçi yetiştiriciliğini olumsuz etkilemektedir. Bu gibi olumsuz etkilere ilaveten üreme sezonunda keçilerin gebe kalamaması, abortlar, doğum anında ve sonrasında yaşanan problemler ve diğer fertilite kaybı nedenleri keçi yetiştiriciliğinin kar oranını azaltmakta gelecekte kendi kendini idame eden bir yetiştiricilik olmasını bile tehlikeye atmaktadır. Yukarıda bahsedilen olumsuzluklar keçilerde üretkenliği negatif anlamda etkilemektedir. Ancak bu olumsuz etkilerin giderilmesi bir çözüm önerisi olurken keçi yetiştiriciliğinde döl veriminin arttırılması, daha fazla miktarlarda et ve süt üretimi elde edebilmek için biyoteknolojik yöntemlere de başvurulmalıdır. Hayvancılığın gelişmiş olduğu ülkelerde yaygın olarak kullanılan üreme yöntemleri ile döl veriminde artışlar sağlanmaktadır. Üreme mevsiminde üretkenliği arttırmanın yanında mevsim dışı kızgınlık oluşturma, östrus senkronizasyonu, embriyo nakli ve suni tohumlama gibi uygulanabilecek biyoteknolojik yöntemler döl verimliliğini arttırmanın başlıca yollarıdır. Keçilerde yapılacak östrus senkronizasyonu yöntemleri ile kızgınlıklar planlı bir şekilde toplulaştırılıp tohumlamalar veya aşımlar yaptırılabilir. Siirt üniversitesinde bulunan reprodüktif biyoteknoloji biriminden elde edilecek kaliteli ve verimi yüksek hayvanlar ile tohumlama, östrus senkronizasyonu çalışmaları ile birleştirilerek et, süt ve döl veriminde artışlar sağlanabilir. Buna ilaveten hayvanların gebe kalmaması gibi durumlarının takibi, ikizlik, geri çevirenlerin tekrar tohumlanabilmesi, iş gücünün azaltılması, oğlakların doğumlarının ve daha sonra bunlara uygulanacak aşılama ve paraziter ilaçlamalarının kontrolünün daha kolay yapılabilmesi, yetiştiricilikte bir örneklemenin yapılabilmesi gibi hususlar üremenin denetlenmesi programları ile yapılabilir. Bölgemizde mera kalitesizliğinin olduğu yerler ve yetersiz beslenmenin yapıldığı sürülerde döl verimi oranları düşük kalmaktadır. Bakım ve beslenme koşullarının düzeltilmesine ilaveten özellikle çiftleştirme döneminde veya östrus senkronizasyonu yapılacak ise uygulamaya başlanmadan 3-4 hafta öncesinden itibaren yapılacak ek besleme (flushing) ile hem döl verimi hem de ikizlik oranlarında artış sağlanabilir. Enerji yetersizliğinden kaynaklı döl verimi kayıplarını önleyebilmek için ek besleme protokolüne çiftleştirmeden sonraki yani gebeliğin ilk haftalarına kadar devam edilmesi erken embriyonik ölüm oranlarını da azaltmaktadır.

    Siirt keçi varlığı yönünden Ülkemizin III. sırasında yer almaktadır. Ancak verim yönünden yeterli düzeyde olmadığı bilinmektedir. Bu nedenle hayvan ıslahında anahtar role sahip suni tohumlama ve embriyo transferi çalışmalarının ilimizde de başlatılmasının gerektiği tavsiye edilmektedir. Suni tohumlama yöntemlerinden laparoskopik suni tohumlama tekniğinin muhtemel elde edilecek gebelik oranlarının yüksek olması nedeniyle tercih edildiği bildirilmektedir.  Bu nedenle ilgili alanda keçilerde laparoskopik yöntemle suni tohumlama kursları ile kritik insan kaynağının oluşturulmasının bölgesel olarak ıslaha liderlik edeceği düşünülmektedir.  Bunun yanında keçilerde embriyo transferi uygulamasının yetiştiriciler tarafından heyecanla karşılanacağı ön görülmektedir. Bu eğitimler ve Üniversitemiz tarafından kurulan Reprodüktif Biyoteknoloji Merkezi Müdürlüğü tarafından hayata geçirilecek olan dondurulmuş teke spermasının üretimi ile bölgesel hayvan ıslahına öncülük edebilecektir.  

    Bölgede küçükbaş hayvan ve ürünlerinin pazarlama problemleri bulunmaktadır. Bunun yanında mevcut küçükbaş hayvan barınaklarının yetiştiricilik için uygun olmaması, kaliteli damızlıkların kullanılmaması, verim tespiti yönünden kayıtlı yetiştiricilik yapılmaması görülen olumsuzluklardandır. Yetiştirici birliklerin daha etkin faaliyette bulunmaları, hayvansal ürünler için pazarların oluşturulması, planlı üretim yapılması ve tüketiciye en kısa yoldan ulaştırılmasını sağlayacak istikrarlı bir sistemin kurulması, hayvan sağlığına uygun çevre ve barınakların yapımını özendirecek nitelikte destek verilmesi, meraların ıslah uygulamalarının hayata geçirilmesi, damızlık işletmelerinin kurulması, progeny test yöntemiyle damızlık seçiminin yapılması, suni tohumlamanın yaygınlaştırılması gerekmektedir.

    Küçükbaş hayvancılıkta ihbarı mecbur hastalıklar kapsamına girmeyen ancak paratüberkülozis gibi zoonoz karakteri nedeniyle halk sağlığı açısından potansiyel tehdit oluşturabilecek bazı hastalıklar bulunmaktadır. Diğer taraftan zoonoz karakterli olmasalar da hayvancılıkta önemli üretim kaybına neden olan hastalıklar da vardır. Bu hastalıkların çoğunda etkin tedavi veya korunma yöntemleri bulunmamaktadır. Bakanlığın ve üniversitelerin kurullar/komisyonlar oluşturarak, ilgili paydaşların da katıldığı toplantılar/sempozyumlar daha fazla düzenlenmeli, farkındalık oluşturulmalı, alternatif çözümler tartışılmalı, AR-GE desteği sağlayan kuruluşlar bu konuyla ilgili çalışmalara daha fazla destek sağlamalıdır.

    Keçi hastalıkları konusunda viral enfeksiyonlar önemli bir yer tutmaktadır çünkü bu hastalıkların tedavisi bulunmamaktadır. Keçilerin yakalandığı bazı viral hastalıklarda destek tedavi ve sekonder bakteriyel etkenler için tedavi yapılmaktadır. Yapılan tüm tedavilere rağmen ölümle sonuçlanan vakalar azımsanmayacak orandadır. Bu nedenle keçi yetiştiriciliğinde koruyucu hekimlik çok önemli bir yer tutmaktadır. Ağıl hijyeni, sağım hijyeni, aşılamalar, bakım ve besleme gibi koruyucu hekimlik önlemleri alındığında hayvanların hastalıklara yakalanma oranı oldukça düşecektir. Bu nedenle yetiştiricilerin birlikler, Tarım İl Müdürlüğü ve Üniversite aracılığıyla belirli periyotlarla eğitimler verilmesi ve yetiştiricilerde farkındalık oluşturulması önerilmektedir. Yine birlik sponsorluğunda yetiştiricilere ve çobanlara hitap edecek hastalıklar ve koruyucu hekimlik konularının anlatıldığı bir kitapçığın bastırılarak dağıtılması faydalı olacaktır.

    İklim koşulları da göz önünde tutulursa küçük baş hayvan yetiştiriciliğinde yılın 365 günü hayvanların meradan istifade edilmesi arzulanır. Ama bu rakam ülkemiz gerçeklerinde 180-210 gün arasındadır. Bunun en büyük sebepleri de meraların kapasitesinin üstünde otlatılması, erken otlatma sonucunda bitki örtüsünün yetersiz ve zayıf kalmasıdır. Yıllar süresince kontrolsüz ve bilinçsiz otlatmanın yapılması meralarımızı verimsiz hale getirmiştir. Meralarımızın korunması için mevsiminde otlatma yapılması ve aşırı otlatmadan kaçınılması gerekmektedir. Bunun için yetiştiricilerin meraları kullanımı ile ilgili eğitim alması ve kamusal mera alanlarının koruma altına alınması uygun olacaktır. Bölgede yetiştiricilerinin yaş yoğunluğunun 40 yaş ve üzeri olduğu tespit edildi. Genç yetiştiricilerin teşvik edilmesi, hayvancılık ile ilgili sertifikalı eğitimler yapılmalıdır. Tiftik keçisi yetiştiriciliği her ne kadar desteklense de elde edilen tiftiklerin Pazar payı bulmaması önemli bir sorundur. Özellikle tiftik varlığının korunması için önemli desteklerin verilmesi, yetiştiricilerin bu konuda daha fazla desteklenmesi (Tiftik ticaretinin canlanması, hayvan borsası kurulması gibi) önerilmektedir. Siirt ili Şirvan ilçesi kapsamında yapılan araştırmada meralarımızın kalitesi iyi olmakla birlikte erozyon ve aşırı otlatma sonucu önemli tahribatlar olmaktadır. Meralarımızın korunması ile ilgili ciddi önlemler alınması gerekmektedir. Bilgi ve tecrübenin bir araya gelmesi konusunda büyük eksiklikler bulunmaktadır. Üniversiteler, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Kamu iş birliği ile sertifikalı eğitimler verilmelidir. Sertifikalı eğitim alan yetiştiricilerin destek programı çerçevesinde öncelik verilmelidir. Mera alanlarında özellikle erezyon ve aşırı otlatmadan dolayı büyük tahribatlar meydana gelmektedir. Ayrıca mera alanları her geçen sene küçülmektedir. Aşırı otlatma konusunda yetiştiricilerin bilinçlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Aşırı otlatmanın önüne geçmek için ilgili kamu kuruluşlarının önemli önlem alması gerekmektedir. Tahsis amacında meraların tarım arazilerine dönüştürülmesinin önüne geçilmelidir. Mevcut mera alanlarının ıslah çalışmalarına hız verilmelidir. Yapılan kongre ve çalıştaydaki çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Üniversiteler ve Tarım İl Müdürlükleri tarafından Yetiştiriciler ve Çobanlarımız için kurslar düzenlenmeli, Yetiştirici ve Çobanların eğitim programlarına katılması teşvik edilmelidir. Mera alanının tahsisinde otlatılacak hayvan sayısının Belediye/Muhtarlık kontrolünde yapılması mera alanlarının tahrip edilmesini engelleyebilmektedir. Meraların tarım arazilerine dönüştürülmesi engellenmelidir.